An Unbiased View of sohbet
An Unbiased View of sohbet
Blog Article
19 Eylül Pazar sabahı, şafak söktükten hemen biraz sonra, davul ve zurna sesleriyle uyandım. Konya erken uyanmış ve sokaklara dökülmüştü.
Jansen, o sırada kent systemını yapmak üzere Adana’ya gideceğini ancak İstasyon’da karşılanırsa ve rehberlik edilirse Konya’yı gezip, bir çalışma yapabileceğini söylemesine ve İstasyon’a kadar gelip 3-5 saat beklemesine rağmen karşılamaya Helloçbir yetkilinin gelmemesi üzerine sinirlenerek, şehri terketmiş ve tekrar teklif edildiğinde de şiddetle reddetmişti.
“Paşam sen o işi bana bırak. Hemen şuracıkta yanı başımızda Çayırbağı köyünde çok güzel hem de pek galabalık akan bir su var, onu getirtelim bu şehre”
1951 yılında ailem ile birlikte geldiği Konya’da gelin olarak bıraktığımız, hayatının son 67 yılına Konya’da geçiren, bir anlamda artworkık Konya’lı olan sevgili ablam Birand Tonguç, benim Konya üzerine hatırlayamadıklarımı bana anlatan bilgi dağarcığımdır, sık sık onun bilgisine danışırım, o da hala zehir gibi olan o şahane hafızası ile bana hatırladıklarını bir bir anlatır. Bu ikiz evleri sorduğumda verdiği bilgi ise, bu evin Giritli Eczacı Mustafa Cevdet ve iki kız kardeşine ait olduğu yönünde. Konya'nın en yaşlı ve en eski eczanesinin sahibi Girit’in Hanya şehrinde 1885 yılında dünyaya gelen Eczacı Mustafa Cevdet Yarsal, 26 Kasım 1966 tarihinde vefatından altı ay öncesine kadar sahibi olduğu Sıhhat Eczanesi’nin başında gömleği sırtında büyük bir vazife duygusu ve sorumluluğu ile mesleğini icra etmiş Konya’da sevilen bir insanmış.
Bazı mekanlar, hatta daha da küçültürsek ölçeği, bazen bir kapı, bazen bir ağaç, bazı zaman bir çeşme, bazı zaman da bir cami, bir türbe, bir okul, kısacası bir bina; Geçmişten gelip yüzlerce yıldır hala yaşamını sürdüren, bazısı simgesi olur o mekanın, giderek belki de o şehrin, hatta memleketin.
Eski yazının tamamıyla değiştirilmesi konusu 1925 yılında ciddî olarak yeniden ele alınmış, Maarif Teşkilâtına Dair Kanunla kurulan “Dil Heyeti”, bir yazı komisyonu gibi çalışmaya başlamış ve 1928 yılı ortasında Lâtin harflerinden oluşturulan “Yeni Türk Alfabesi”nin kabulü yönündeki çalışmalar, Atatürk’ün desteği ile 1928 yılı Ağustos ayında uygulamaya konulmuştu. one Kasım 1928 tarihinde çıkarılan ve 3 Kasım 1928 tarihinde Resmî Gazetede yayınlanan kanunla bu büyük değişiklik gerçekleştirilmişti. Ancak ne yazık ki bu çalışkan icraat ve dava adamı yapmış olduğu bu çalışmaların meyvelerini göremeyecek, bu fotoğrafların çekilmesinden çAlright kısa bir süre sonra daha 35 yaşındayken Millet Mekteplerinin açılacağı gün, one Ocak 1929 Salı günü öğle vakti vefat etmişti.
hemen sonrasında büyük bir şevk ve istekle arşivinde var olan bazı Konya fotoğraflarını benimle paylaşarak, blogun görsel more info zenginliğine katkı koyan ve her zaman olduğu gibi bana katkılarıyla güç veren,
Berggren, 1914 yılında sahip olduğu arşivini dağıtmış, bir kısmını da Alman Büyükelçiliği satın almıştı. Alman Büyükelçiliği’nin satın aldıkları günümüzde Alman Arkeoloji Enstitüsü Koleksiyonundadır.
Fotoğraf fifteen- Alâeddin Tepesi eteklerinden Konya’ya bakış, fotoğrafın solunda Yusuf Şar Konağı’nın köşesi görülmekte, yine elektrik direkleri ve elektrik kablolarının varlığı nedeniyle bu fotoğrafın da 1918 yılı sonrası olduğu düşünülebilir.
“Konya’da bu defadaki ziyaretimde on ay evvelkine nazaran pek çok ilerlemiş eserler gördüğümü kemal-i memnuniyetle beyan ederim.
O tarihte otoparka bitişik olarak duran dersane binası boşaltılıp yıkılmış ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin evi ihya edilecekmiş. Bu evi inşaa etmek için hangi belgelere başvuracaklar acaba merak içerisindeyim.
Aynı manzara, aynı coşkunluk Alâeddin Tepesi’nin önündeki meydanlığa kadar fasılasız devam etti. Halk, bu halk adamının etrafını çevirmişti. Kafile etraftan katılan binlerce Konyalı ile bir sel halinde fabrika sahasına aktı.”
başlangıçta Hükümet Meydanı-İstasyon, İstasyon-Dikimevi ve Dikimevi-Meram Çarşısı arasında seferler yapmıştı. Ancak bu fotoğraftaki otobüsün burunsuz tabir ettiğimiz tipte olması, bir önceki fotoğraflardaki ağaçların küçüklüğü ve bu fotoğrafdakilerin oldukça büyümüş ve gelişmiş olduklarını göz önüne alınırsa 1950’li yıllara denk geldiğini söyleyebiliriz.
1946 İmar systemı yetersiz kalınca, 1954 yılında Konya için İkinci İmar approachını, belki de bugün bu yazıyı kaleme almama bile neden olan, dünyaya, olaylara, çevreme, kısacası herşeye sadece bakmanın değil görmeye çalışgentlemanın önemini anlatan ve öğreten, 2 yıl önce 30 Temmuz 2015’te kaybettiğim, saygıyla andığım, sevgili hocam Leyla Taylan Baydar ve eşi Ferzan Baydar hazırlamışlardı.
Report this page